top of page

ABD'de Kahveye Uygulanan Gümrük Tarifelerine Karşı 13.000’den Fazla İmza Toplandı – Türkiye Bu Krizden Etkilenir mi?

2025 yılının Nisan ayında, ABD yönetimi tarafından alınan bir karar kahve endüstrisini sarsmaya yetti. Artık tüm ithal ürünlere yüzde 10 oranında gümrük vergisi uygulanacak. Daha da önemlisi, başta Vietnam, Endonezya ve Hindistan olmak üzere bazı büyük kahve üreticisi ülkeler için bu oran çok daha yüksek: Vietnam için %46, Endonezya için %32 gibi ciddi rakamlar söz konusu.


Bu kararın ardından, Amerika’daki kahve sektöründen yükselen ilk büyük tepki, New York’ta faaliyet gösteren bir kahve kavurma firmasından geldi. Kahvenin bu tarifelerden muaf tutulması için başlatılan dilekçe kısa sürede büyük ilgi gördü. Şu ana kadar 13.000’in üzerinde imzaya ulaşıldı. Ancak sektör temsilcileri ve küçük işletmeler için asıl soru hâlâ cevap bekliyor: Bu çaba gerçekten bir fark yaratabilecek mi?


2 kahve işçisi

Kahve Neden Bu Kadar Kritik?


ABD’de tüketilen kahvenin neredeyse tamamı ithal ediliyor. Hawaii, Porto Riko ve küçük bir üretim hacmine sahip olan Kaliforniya dışında, ülke içi üretim yok denecek kadar az. Yani ABD kahve içebilmek için tamamen dışa bağımlı. Buna rağmen uygulanan yeni tarifeler, hem ithalatçılar hem de küçük kafe ve kavurucular için ciddi bir yük anlamına geliyor.


Gümrük vergileri yalnızca ticari kârı değil, aynı zamanda kaliteyi de etkileyebilir. Çünkü yükselen maliyetler nedeniyle bazı kahveciler daha düşük kaliteli çekirdeklere yönelmek zorunda kalabilir. Bu da tüketicinin fincanındaki kahvenin kalitesinin düşmesi anlamına geliyor.


Küçük İşletmeler ve Üreticiler Arasında Endişe Yükseliyor


Birçok kahve kavurma firması, ithal edilen yeşil kahveye uygulanan vergilerin yarattığı finansal baskıyı şimdiden hissetmeye başladı. Büyük hacimli sevkiyatlarda vergi yükü 90.000 doların üzerine çıkabiliyor. Bu yalnızca kahveyi değil; paketleme malzemeleri, karton bardaklar, nakliye konteynerleri gibi kahveyle doğrudan ilişkili diğer harcamaları da etkiliyor.


Bazı kafeler menülerindeki fiyatları yüzde 20-25 oranında artırmak zorunda kaldı. Aynı zamanda tüketiciler daha küçük boyutlu içecekleri tercih etmeye başladı. Hem işletmeler hem de müşteriler bu yeni döneme ayak uydurmaya çalışıyor.

Üretici ülkeler içinse durum daha karmaşık. Vergiler nedeniyle ABD pazarına ürün göndermek daha meşakkatli hale geliyor. Belge yükü artıyor, bürokrasi ağırlaşıyor. Üstelik roaster’ların ve kafelerin satın almadan son anda vazgeçme riski de yüksek. Bu da üreticileri başka pazarlara yönelmeye itebilir. Asya ve Orta Doğu gibi daha az kısıtlayıcı pazarlara olan ilgi artabilir.


kahve hasadı yapan 3 kahve işçisi

Siyasi Belirsizlik ve Geri Adım Riski


ABD hükümetinin izlediği ticaret politikaları ve gümrük tarifeleri, büyük oranda hızlı ve keskin karar değişikliklerine dayanıyor. Bugün alınan bir karar yarın rafa kalkabiliyor ya da katılaştırılabiliyor. Mayıs ayı sonunda mahkemenin Başkan Trump’ın yetkilerini aştığını iddia ettiği bir karar bile alındı. Ancak bu karar hemen askıya alındı.

Dolayısıyla gümrük vergileriyle ilgili gelecek öngörülebilir değil. Tarife oranları neredeyse günlük olarak değişiyor. Bu da ithalatçılar için ciddi bir planlama zorluğu yaratıyor. Kahve gibi düşük kar marjıyla çalışan sektörlerde, yüzde 10’luk bir vergi bile büyük fark yaratabiliyor.


gümrük tarifesi uygularken Donald Trump

Gümrük Tarifelerine Karşı İmzadan Umut Doğar mı?


Amerika’daki küçük işletmeler için umut, kamuoyu baskısıyla hükümetin kahveye özel bir muafiyet kararı alması. Dilekçeyi başlatan girişimciler, seslerini duyurmak için medya organlarıyla iletişime geçiyor, karar vericilere ulaşıyor ve sektörün karşılaştığı sorunları belgelerle aktarıyor.

Kahve, ABD’de en çok tüketilen içeceklerden biri. Son beş yılda nitelikli kahve tüketimi yüzde 18 oranında arttı. Tüketici artık sıradan bir kahve değil; iyi işlenmiş, aromatik ve sürdürülebilir kahveler istiyor. Tarife politikaları, bu gelişimi sekteye uğratabilir.


Peki Şimdi Ne Olacak?


Bu sorunun cevabı belirsizliğini koruyor. Ancak sektör temsilcileri kararlı. Küçük işletmeler, üreticiler ve tüketiciler el ele vererek politik kararları etkileyebilir. Dilekçeye verilen destek büyüdükçe, hükümetin geri adım atma olasılığı da artıyor.

Şu an için net olan bir şey var: Bu süreç yalnızca ABD iç pazarını değil, dünyadaki kahve üreticilerini ve küresel tedarik zincirini de etkiliyor. Her imza, her kamuoyu baskısı ve her medya desteği bu konuda bir adım daha ileri gitmeyi sağlayabilir.


Türkiye Kahve Üretmeyen Bir Ülke Olarak Bu Krize Ne Kadar Dayanıklı?


Türkiye, kahve üretimi olmayan bir ülke olarak tamamıyla ithalata bağımlı. Başta Brezilya ve Vietnam olmak üzere birçok ülkeden yeşil çekirdek tedarik eden yerli kavurucular, global fiyat artışlarına karşı oldukça kırılgan durumda. ABD pazarının baskılanması, bu üretici ülkeleri alternatif pazarlara yöneltirken, artan talep Türkiye’ye gelen ürünlerin fiyatlarını da yukarı çekebilir.


Türkiye'de Tüketici Fiyatları ve Küçük İşletmeler Üzerindeki Baskı Artıyor


Türkiye’de döviz kurunun yüksek seyretmesi zaten ithalat maliyetlerini artırırken, şimdi buna bir de global fiyat artışları ekleniyor. Bu durum, kahve kavuran firmaların ve zincir/bağımsız kahve dükkanlarının maliyetlerini daha da yukarı taşıyor. Sonuç olarak, kahve fiyatlarının menülere zam olarak yansıması kaçınılmaz hâle geliyor. Küçük ölçekli işletmeler bu baskıya daha fazla dayanamayıp kapanma riskiyle karşı karşıya kalabilir.


geleneksel cezvede türk kahvesi

Kahve Ambalaj ve Ekipmanlarında da Sıkıntı Kapıda


Kahveyle birlikte kullanılan ambalaj malzemeleri, karton bardaklar, filtreler gibi pek çok ürün Çin’den ithal ediliyor. ABD’nin Çin’e uyguladığı yüksek tarifeler, bu ürünlerin lojistik maliyetlerini ve tedariğini de etkiliyor. Türkiye gibi Çin ile ithalat bağı olan ülkelerde bu ürünlerin fiyatı artarken, bulunabilirlik de düşebilir. Sektörde zincirleme bir maliyet artışı yaşanması söz konusu.


Kalite Düşüşü Riski ve Specialty Coffee Sektörü


Kahve fiyatlarındaki yükseliş, bazı kavurucuları daha ucuz ve düşük kaliteli çekirdeklere yönlendirebilir. Bu da Türkiye’de yükselen üçüncü nesil kahve kültürünü olumsuz etkileyebilir. Uzun yıllardır sürdürülebilirlik, izlenebilirlik ve yüksek kaliteye yatırım yapan işletmelerin emekleri boşa gidebilir. Tüketici ise alışkın olduğu lezzeti bulamayıp farklı tercihlere yönelebilir.


Türkiye İçin Bir Fırsat: Yeni Tedarik Modelleri ve Doğrudan İşbirlikleri


Her krizin içinde bir fırsat barındırır. ABD'nin baskıladığı tedarik kaynaklarıyla Türkiye'nin daha güçlü ve doğrudan ilişkiler kurma şansı doğabilir. Üretici kooperatiflerle sürdürülebilir anlaşmalar yapmak, Latin Amerika ve Afrika’daki küçük üreticilerle temas kurmak, Türkiye'nin kahveye daha uygun maliyetlerle ulaşmasını ve kaliteyi korumasını sağlayabilir.


Türkiye’nin Stratejik Hamlelerle Bu Krizi Fırsata Çevirmesi Mümkün


ABD'nin ithalat tarifeleri, sadece kendi iç pazarını değil, dünya genelinde kahve ticaretini etkiliyor. Türkiye bu gelişmelerden doğrudan etkilenmese bile fiyat artışları, tedarik sıkıntıları ve kalite riski gibi sorunlarla karşı karşıya. Ancak bu süreci iyi yöneten, doğrudan tedarik anlaşmaları kuran ve şeffaf fiyat politikaları geliştiren işletmeler bu krizden güçlenerek çıkabilir.

bottom of page