top of page

KAHVEDE SÜRDÜREBİLİRLİK PART-2


Sürdürülebilirlik konusunda bir önceki yazımızda detaylıca ele aldığımız tarım kısmı bu yazıda yerini hasada ve sonrasına bırakacaktır. Bütüncül yaklaşım olduğundan, üzerine basa basa belirttiğimiz kahvenin sürdürülebilirliği konusu için sektörel bir yükseliş başladı diyebiliriz. Sektör nasıl ki her alanda sera gazı emisyonları ile karşımıza çıkıyorsa, o oranda da bu işin önüne hızlıca geçilmesi gerekmektedir. Burada ülkelerin başı çektiği, büyük tedarikçilerin, sonra işletmecilerin ve son olarak da kişisel çabaların sürdürülebilir şekilde bilinçlenmesi çok önemlidir. Kahvenin sürdürülebilir üretimi sonrasında hasat kısmı başlıyor. Doğru hasat zamanının iyi bilinmesi meyvelerin olgunlaştığı zaman hasadının yapılması, dikkatlice el ile hasat edilmesi süreç açısından oldukça önemlidir. Hasat hem kaliteyi artıran hem de ürün zaiyatının önüne geçilmesini sağlayan önemli bir süreçtir. Hasat kısmı bittikten sonra çiftçilerin ambalajlama kısmı devreye girer. Çiftçiler sürdürülebilir ambalajlama ve depolama konusunda da dikkatli olmak zorundadır. Burada sürdürülebilir kahve ambalajlama ürünleri olarak hava geçirmez tahıl depolama çuvalları kullanılmaya başlanmıştır. Hatta bölgelerde konuyla ilgili üretilen ticari ürünler de epey popülerdir. Normal kahve depolama çuvalları, kahve çekirdeklerinin kalitesini korumada başarısız olurlar. İşte bu yüzden hava geçirmez tahıl depolama çuvalları normal kahve depolama çuvallarının yerini almıştır. Ekolojik Multi Katmanlı Hava Geçirmez Depolama çuvalları, sürdürülebilir kahve çiftçileri için mükemmel bir çözümdür. Bu sürdürülebilir kahve ambalajlama çözümleri, geleneksel kahve çuvallarının tanımını yeniden şekillendiren %100 geri dönüştürülebilir ürünlerdir. Petrol türevli ambalajların yerini geri dönüştürülebilir ambalajlama ürünlerinin alması büyük ölçüde karbon emisyonundan tasarruf edilmesini sağlamaktadır. Kahvenin sürdürülebilirlik konusunda tarımdan sonra en kritik ve büyük ölçüde aşılamayan konu lojistiktir. Kahve sınırlı coğrafyada yetişebildiğinden dolayı bu coğrafyadan tüm dünyaya dağıtılır.

Kıtalararası erişimin neredeyse sınırsız hale geldiği yeni dünyada hayatımıza büyük katkı sağlayan sistemin adı tedarik zinciri yönetimidir. Tedarik zinciri, bir ürünün çeşitli lojistik türleri ile A noktasından B noktasına ulaşmasındaki sorunsuz olan yönetim sistemlerinin bütünüdür. Fakat bu lojistik seyahatler çok ciddi anlamda karbon emisyonu gibi kötü geri dönüşü zor bir etki bırakır. Üstelik lojistik, sürdürülebilirlik hususunda iyileştirilmesi en şart konulardan biridir. Kilometrelerce yapılan yollar bize tonlarca CO2 olarak geri döner. Sonunda istediğimiz ürünümüze kavuşmuşuzdur fakat amiyane tabir ile bolca CO2’e bulaşmış halde.

Bu yazı neler yapılabilir ve neler yapılıyor hakkında bir yazı olduğu için aynı zamanda Uluslararası bir lojistikçi olan ben’i susturarak lojistik konusunun detaylarına girmeyi burada bırakıyorum. Son olarak lojistik sistemlerinde havayolu taşımacılığı en yüksek karbon ayak izine sahip taşıma modlarından biriyken onu karayolu taşımacılığı ardından deniz ve demir yolu taşımacılığı takip eder. Buradan çıkacak sonuçla, kahvenin havayolu ile tedariğinin karbon ayak izi katkısına etkisi çok fazladır. Demiryolu lojistiği diğer modlara göre çevreci olduğu için en çok tercih edilme sebebi olmalıdır ki bunun önündeki en büyük engel ise raylı sistemlerin her yerde olmamasıdır. Bu nedenle çok modlu dediğimiz taşımacılık yöntemi olan deniz+demir+kara gibi birbirinden farklı kombinlerin yapılması sürdürülebilir lojistik açısından önemlidir. Demiryolundan maksimum derece faydalanmaya çalışmak karbon ayak izimizin azaltılmasında oldukça fark yaratacak bir hamledir. Lojistikteki zorlu kısımlardan biri ise rotaların optimizasyonunun sağlanması ve mevcut araçların yüksüz şekilde boş dönmesidir. Rotalar konunun üzerine düşülerek çalışılmalı ve çeşitli tedarik zinciri yönetim sistemleri belirlenerek araçların verimli şekilde lojistik yapması sağlanmalıdır. Bunların tamamı yapılırken ise dijitalleşmeye önem verilerek evrak tüketimini tamamen azaltarak verilerin elektronik olarak işlenmesi sağlanmalıdır. Lojistikte alınacak en önemli önlemlerden biri de son olarak sürdürülebilir yakıtların kullanılmasıdır. Kara yolculuğu muhakkak başvurmak zorunda olduğumuz bir yöntemdir ve bu yöntemi iyileştirebilmek amacıyla taşıma araçlarında kullanılan yakıtların sürdürülebilir olması büyük önem taşır. Biyoyakıtlar veya elektrikle çalışan araçlar gibi alternatif yakıtların kullanımı, karbon emisyonlarını oldukça etkin şekilde azaltmaktadır. Lojistik aşamasından sonra kahvenin kavrulma sırasında en önemli olan konu enerji verimliliği yüksek kavurma cihazlarının kullanılmasıdır. Bilinen bir gerçektir ki genelde medium-light, medium, medium-brown derecelerinde kavurma işlemi yapan nitelikli kahveciler hiçbir zaman kahvenin yandığı sıcaklıklara kadar çıkmazlar fakat kahvenin kavrulması için muhakkak çıkılması gereken yüksek sıcaklıklar vardır. Bu kaçınılmaz bir gerçektir o nedenle kavurma aşamasında emisyonu azaltacak en büyük çaba enerji verimliliği düşük kavurma makinelerinden yararlanmaktır. Kavrulma işlemi için kullanılan enerjinin yenilenebilir kaynaklardan sağlanması ise başvurulabilecek en iyi yoldur. Güneş enerjisi, rüzgâr enerjisi veya hidroelektrik gibi yenilenebilir enerji kaynakları kullanılarak karbon ayak izi azaltılabilir. Aynı zamanda kavrulma ekipmanının düzenli bakımının yapılması, işlevselliğinin korunması ve verimliliğinin artırılması önemlidir. Aşınmış veya verimsiz ekipmanların yenilenmesi, daha düşük enerji tüketimi sağlar. Bu nedenle ekipman bakımı ve yenileme oldukça önemlidir. Kavrulma Süresinin Optimize Edilmesi hususu daha çok zincir kahvecilerin üzerine düşmesi gereken en önemli konulardan biridir. Kavrulma süresinin optimize edilmesi, gereksiz enerji tüketimini önleyerek karbon emisyonlarını azaltabilir. Mevcutta kullanılmış olan ısının geri kazanılması konuyla ilgili en iyi şekilde optimizasyonun yapılmasını sağlar. Bu uygulaması zor bir konu olsa da kavrulma işleminden kaynaklanan ısı, işletmenin diğer alanlarında kullanılmak üzere ısıtma veya sıcak su üretimi için geri kazanılabilir. Son olarak ise karbon salınımının takip edilerek raporlanmasının sağlanması aşamasıdır. Kavrulma işlemi sırasında oluşan karbon salınımının takibi ve raporlanması, işletmenin karbon ayak izini anlamak ve azaltmak için önemlidir. Bu şekilde, karbon emisyonlarıyla ilgili veriler toplanabilir ve sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak için stratejiler geliştirilebilir. Karbon konusuyla ilgili yalnızca kahve sektöründe değil tüm sektörlerde izlenebilirlik çok zordur. O nedenle kavurma aşaması (çünkü makinenin devreye girdiği ve inovasyonla buluştuğu ilk alandır) bu izlenebilirliğin sağlanması için güzel bir başlangıç olabilir. Kavurma aşamasından sonra kahvenin demleme aşamasına geçildiğinde yine makinelerin enerji verimliliği oldukça önemlidir. Enerji verimliliği yüksek espresso makineleri genellikle enerji etiketlerinde belirtilen enerji sınıflandırmalarına sahiptir. Enerji sınıflandırmaları A'dan G'ye kadar değişebilir, A sınıfı makineler en verimli olanlardır. Makine seçimi yaparken enerji verimliliği konusunda etiketleri ve üreticinin belirttiği özellikleri kontrol etmek önemlidir. Makinenin ısınması, su pompalaması başlı başına enerji sarfı sağlar. Bunun maksimum seviyede aşılması için enerji verimliliği açısından yüksek, kullanılmadığı durumlarda standbye moduna geçen makineler ve verimli pompa sistemleri süreci emisyon açısından negatif, karbon ayak izi için pozitif atılacak adımlardan olacaktır. Kahvenin karbon emisyonu konusunda enerji kaybına en çok sebep olan şeylerden biri ise su arıtma sistemleridir. Su arıtma işlemi için kullanılan kimyasallar, karbon emisyonlarını etkilemektedir. Örneğin, bazı arıtma yöntemlerinde ozon, klor veya diğer kimyasallar kullanılır. Bu kimyasalların üretimi, taşınması ve kullanımı sırasında enerji tüketimi ve dolayısıyla karbon emisyonları ortaya çıkarmaktadır. Su arıtma sistemleri tarafından oluşan atıkların yönetimi en önemli kısımlarından biridir. Arıtma süreci sonucunda ortaya çıkan atık sular veya arıtma sistemlerinin kendisi doğru şekilde tasfiye edilmeli veya geri dönüştürülmelidir. Yanlış atık yönetimi karbon emisyonlarını olumsuz yönde etkilemektedir. Su arıtma sistemlerinde, sisteme giren suyun yaklaşık olarak %70-90 kadarı arıtılarak sistemden çıkar. Burada arıtmadan kaynaklı kayıp vardır. Enerjinin fazla harcanmasıyla elde edilen arıtma suyu aynı zamanda belirttiğimiz üzere süreçte mecburi bir kayba da neden olmaktadır. Bununla ilgili tarafımızın da üzerinde çalıştığı konulardan biri olan kahve demleme suyunu arıtma hususu, pahalı olmasına rağmen ultraviyole ışınları ile çevre dostu şekilde sağlanabilir ve doğal tuzlardan oluşan katkı maddeleri ile uygun demleme koşullarına gelebilir.

Kahvede ortaya çıkan atıklardan detaylıca bahsetmiştik o nedenle burada tekrar bahsetmeyeceğiz. Bu atıkların değerli materyal olarak tekrar doğaya dönüşmesi ve bu dönüşüm esnasında karbon emisyonuna negatif katkıda bulunulmaması en önemli konulardan biridir. Verilerini sunduğumuz kahve atıkları evrende çok büyük bir yer kaplamaktadır ve bununla ilgili birçok çalışma yapılmaya çalışılmaktadır. Atıkların biyoyakıt olarak kullanılması, yakacak, gübre, katkı malzemesi olarak kullanılmasının çalışmaları laboratuvar seviyesinde sürekli olarak araştırılmaktadır. Önemli olan atıkların laboratuvar seviyesinde dönüşmesinin yanı sıra bir atık yönetim sisteminin oluşturulması ve bu sistemin sürekliliğinin sağlanmaya çalışılmasıdır. Bu konuyla ilgili Meet Lab Coffee olarak uzun süredir Ar-Ge çalışmasını yaptığımız geri dönüşüm projemizi ilk yazımızda sizlere sunarak süreçte konunun her aşamada takipçisi olduğumuzu belirtmiştik. Çalışmayı eşsiz yapan en önemli kısım ise atığın değerli materyale dönüşümü prosesinde yeni bir atığın oluşmaması, kimyasal herhangi bir sürece tabii olunmaması ve yüksek enerji verimliliği ile üretimin tamamlanmasıdır. Kahvenin karbon yolculuğunu topraktan itibaren ele aldığımız bu yazı serisinde son olarak perakendeye sunulurken kullanılan karton bardak kullanımı, paketleme ekipmanları ve plastik kullanımı oldukça yüksek oranda karbon emisyonunu artırmaktadır ve bununla ilgili bizim de laboratuvarımızda sürekli üzerine düştüğümüz nitelikli kahveye uygun, koku / aromada negatif bir barikat sağlamayan ve tamamen nötr olan aynı zamanda da kullanışlı / ulaşılabilir olan biyopolimerler/biyoplastikler ya da muadil malzemeler üzerine çalışılmaktadır. Bunlarla ilgili hem dünyada hem de ülkemizde yenilikçi ürünlerin / plastiğe muadil malzemelerin sayısı gün be gün artmakta olup karbon emisyon verileri ve farkındalığı sonucunda çalışmalar hız kazanmaktadır.

Duygu Kurtuluş

Co-Founder / Chemist / Nanotechnology Engineer / Hazardous Chemical Consultant / Chemical Evaluation Specialist / Sustainability Expert

34 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page